Dünya genelinde alarma yol açan ve ülkemizde de görülen H3N2 grip virüsünün Türkiye’de nasıl ve ne kadar etkili olacağı merak ediliyor. İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Badur, gündemdeki H3N2 virüsünün yeni değil ancak değişime uğramış bir virüs olduğunu söyledi. Klasik gribe göre daha hızlı yayılabilen yeni varyantın, bazı risk gruplarında daha ağır semptomlara yol açabileceği uyarısında bulunan Prof. Dr. Selim Badur, mevcut aşıların özellikle risk grubundakiler için yeni varyanta karşı koruyuculuğu olduğunu belirtti.
İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi
Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Badur, gündemdeki
H3N2 varyantının yeni bir virüs olmadığını, değişime uğramış bir virüs olduğunu
söyledi.
Pandemiye Neden Olan
Tek Virüs: İnfluenza A
İnsanlarda pandemiye neden olduğu bilinen tek İnfluenza
türünün İnfluenza A virüsü olduğunu kaydeden Prof. Dr. Selim Badur, “İnfluenza
A, köken aldığı kuşlardan ve domuzlardan insanlara geçip, viral evrim yoluyla
konağa uyum sağlayarak 1918 “İspanyol gribi” ve 2009 “Domuz gribi” gibi yakın
tarihimizde de küresel pandemilere yol açmıştır. Son yıllarda İnfluenza A H5 ve
H7 alt tipleri gibi insanda yüksek mortaliteye (Yüzde 30–50) neden olan kuş
gribi virüsleri ile yüzlerce vaka bildirilmiş ancak yayılım olmamıştır.
İnfluenza H5N1 virüsü, Ocak 2025’ten itibaren kümes hayvanları ve memeli
türlerinde küresel olarak dolaşmaya başlamıştır. Ancak bu virüsler, henüz
insanlarda sürekli bir infeksiyon zinciri oluşturmamıştır” dedi.
H3N2 Yeni Bir Virüs
Değil
Pandemi riski taşıyan ve kanatlılardan bulaşma potansiyeli
bulunan bu tür etkenler dışında, özellikle H1N1 ve H3N2 tiplerinin mevsimsel
gribe neden olduğunu belirten Prof. Dr. Selim Badur, “Bu tipler, insanlar
dışında, domuzlar, atlar, kediler, köpekler, maymunlar, kümes hayvanları ve
yabani kuşlar dahil olmak üzere birçok türü infekte edebilmektedir. H3N2 virüsü
yeni bir virüs değildir; bilinen ve yıllardır dolaşımda olan İnfluenza A/H3N2
virüsünün, etkenin bilinen ‘kolaylıkla mutasyona uğrama’ özelliğinden dolayı,
sıklıkla değişime uğraması şaşırtıcı değildir. Gündemdeki H3N2 varyantının yeni
bir virüs olmadığını, ancak değişime uğramış bildik bir virüs olduğunu
söyleyebiliriz” diye konuştu.
İnfluenza Sezonu, Bu
Yıl Birkaç Hafta Erken Başladı
Japonya ve İngiltere'de artan vakalarla ilişkilendirilen bu
H3N2 varyantnın tüm kıtalarda tespit edildiğini kaydeden Prof. Dr. Selim Badur,
“Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) 20 Kasım’da yaptığı
güncellemede, İnfluenza sezonunun, bu yıl önceki yıllara göre birkaç hafta daha
erken başladığını ve son haftalardaki yükselişin esas nedeninin de İnfluenza
A/H3N2 virüsleri olduğunu belirtmiştir. COVID-19 pandemisinin ardından uzun bir
süre çok az genetik veya antijenik değişim gösteren İnfluenza A/H3N2 virüsleri,
kuzey yarımkürenin 2024–2025 İnfluenza sezonunda yeniden önemli biçimde
evrimleşmeye başlamıştır” dedi.
Klasik Gribe Göre
Daha Hızlı Yayılabiliyor
Yeni varyantın artık küresel çapta dolaşımda olduğunu
kaydeden Prof. Dr. Selim Badur, “Yeni ortaya çıkan A/H3N2 subklad K, artık
küresel çapta dolaşımda olup 2025 Mayıs–Kasım döneminde, Avrupa’nın birçok
ülkesinde hızla yayılım göstermiştir. Klasik gribe göre daha hızlı yayılabilen
ve bazı risk gruplarında daha ağır semptomlara yol açabilen bir virüs söz
konusudur. Bu salgının normal grip virüsüne göre, daha hızlı yayılarak daha
fazla kişiyi hastalandıracağına dair öngörüler bulunmaktadır. Henüz ağır bir
hastalık tablosuna yol açtığı konusunda bilgi bulunmamaktadır ancak bulaşma
hızının arttığı yönünde bulgular söz konusu olduğundan dikkatle izlenmesi
gereken bir virüs ile karşı karşıya olduğumuzu; ancak bugün için etkenin
pandemi oluşturacak tipte bir yayılım göstermediğini söyleyebiliriz” dedi.
Mevcut Aşıların
Koruyuculuğu Var Mı?
Mevcut aşıların özellikle risk grubundakiler için yeni
varyanta karşı koruyuculuğu olduğunu belirten Prof. Dr. Selim Badur, “İnfluenza
A (H3N2) subklad K, aşı referans suşu ile karşılaştırıldığında hemaglütinin
geninde K2N, T135K, S144N (+CHO), N158D, I160K, Q173R, K189R, T328A ve S378N
değişikliklerini barındırmaktadır. Ancak şu ana kadar gerçek aşı etkinlik
verilerinin sınırlı olması nedeniyle mevcut İnfluenza aşısının antijenik olarak
uyumsuz varyantlara karşı da çapraz koruma sağlayabilmesi beklenmektedir ve
özellikle ağır İnfluenza komplikasyonları açısından yüksek risk altındaki
bireyler için kritik bir halk sağlığı aracı olmaya devam etmektedir” dedi.
Virüsün Aşıdan
Tamamen Kaçması Mümkün Değil
Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezinin (ECDC), genel
nüfus için riski orta düzey olarak belirtirken, ciddi hastalığa yakalanma
olasılığı daha yüksek olan kişiler için (özellikle 65 yaş üstü, başka
hastalıkları olan, hamile kadınlar veya bağışıklık sistemi zayıf olanlar) riski
daha yüksek olarak değerlendirdiğini kaydeden Prof. Dr. Selim Badur, “Grip
virüsü yapısında gerçekleşen değişiklikler nedeniyle kısmen bağışıklık
sistemimizden kaçabilmektedir. Ancak, mevcut grip aşıları, etkinlikleri bir
miktar azalmış olsa da bu yeni tip için de koruma sağlayacaktır. Söz konusu
değişimlere uğrayan virüsün aşıdan tamamen kaçması mümkün değildir” dedi.
Şiddetli Titreme Ve
Yüksek Ateş Görülüyor
İnsanların dolaşımdaki yeni varyant ile daha önce
karşılaşmadıkları için virüsün hızla ve kolayca yayılması beklenen bir durum
olduğunu belirten Prof. Dr. Selim Badur, “Grip virüsleri sürekli mutasyona
uğramaktadır ve minör farklılaşmalar sıklıkla görülür. Ancak bazen bugün söz
konusu olduğu gibi, daha yoğun farklılaşmalar olabilir. Nitekim bugün
dolaşımdaki H3N2 mevsimsel grip virüsünde dokuz mutasyon ortaya çıkmıştır ve bu
nedenle mutasyona uğramış virüsün görülme oranında ‘hızlı bir artış’ yaşanması
doğaldır. İnsanların bağışık olmamaları nedeniyle bu virüsün neredeyse kesin
olarak tüm dünyaya yayılacağını düşünmek şaşırtıcı olmaz. Klinik bulgular
açısından, yeni varyantın yol açtığı enfeksiyonlarda şiddetli titreme sık
görülmektedir; ayrıca genel grip belirtilerine uyumlu olarak yüksek ateş (39-40
dereceye kadar), şiddetli kas ve eklem ağrısı, kuru, boğulacak gibi bir öksürük
söz konusudur. Bu sene dikkat çeken bir bulgu, sık olmasa da hastalarda ishal
ve bulantı şikayetlerinin bulunmasıdır” uyarısında bulundu.
Soğuk algınlığı mı,
grip mi yoksa COVID-19 mu?
Soğuk algınlığı, grip ve COVID-19'un belirtilerinin büyük
ölçüde örtüştüğümü, yine de bazı ipuçlarının ayırıcı tanıda yardımcı
olabileceğini kaydeden Prof. Dr. Selim Badur, “Soğuk algınlığı genellikle yavaş
başlar; burun ve boğaz arkasını etkiler. Grip çoğunlukla aniden başlar ve eklem
ve kas ağrısı, ateş ve halsizlik daha belirgindir. COVID-19 ise grip benzeri
belirtiler göstermenin yanı sıra, koku veya tat kaybı ayırt edici bir
işarettir. Ayrıca ‘jilet gibi kesici duygu uyandıran’ bir boğaz ağrısı ve ishal
de sık görülür” dedi.
Ülkemizde, ilk ara tatilden sonra (17 Kasım) okulların açılması
döneminde virüsün görülme sıklığının arttığını belirten Prof. Dr. Selim Badur,
“Klasik yayılma özelliği nedeniyle önce çocuklar arasında başlayan yayılım,
daha sonra erişkin yaş grubuna sıçramıştır. Bugün için İstanbul’da, çeşitli
sağlık kurumlarının verilerine göre, test edilen hastaların yaklaşık yüzde
90’ının grip olduğu saptanmıştır. Hastalık erişkinlerde de çocuklardaki gibi
ağır seyretmektedir ve acil servislere başvurular grip nedeniyle giderek
artmaktadır” uyarısında bulundu.
Alınması gereken önlemler
nelerdir?
Prof. Dr. Selim Badur, alınması gereken önlemlere ilişkin de
şunları söyledi:
-İnfluenza aşılaması için hedef grupları şöyle
sıralayabiliriz: Sağlık çalışanları, çocuklar ve özellikle de ağır hastalık
açısından yüksek risk grubu mensupları (65 yaş üstü kişiler, altta yatan
metabolik, pulmoner, kardiyovasküler, nöromüsküler ve diğer kronik hastalığı
olanlar, gebeler veya bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler, uzun süreli bakım
tesisleri gibi kapalı ortamlarda yaşayanlar) gecikmeden aşılanmalıdır.
-Yüksek risk grubundaki bireylerde komplikasyon ve hastalık
ilerleme riskini azaltmak için, etkilenen kişilerin erken dönemde (ilk 48 saat
içinde) antiviral tedavisine başlanmalıdır.
-Uzun süreli bakım tesisleri gibi kapalı ortamlarda tespit
edilen salgınlarda aşılama durumuna bakılmaksızın antiviral profilaksi
planlanmalıdır.
-Sağlık kurumları, İnfluenza sezonunda sağlık sistemi
üzerindeki baskıyı azaltmak için hazırlık planlarını gözden geçirmeli,
enfeksiyon önleme ve kontrol uygulamalarını güçlendirmelidir. Semptomatik
hastaların erken tanısı ve izolasyonu, solunum yolu virüslerinin dolaşımda
arttığı dönemlerde personel ve ziyaretçilere maske kullandırılmalı, solunum
yolu semptomları gösteren sağlık çalışanları derhal test edilmeli, gerektiğinde
antiviral tedavi verilmeli ve mümkünse semptomları iyileşene kadar istirahat
verilerek izolasyonu sağlanmalı, el hijyeni, düzenli çevre temizliği ve kapalı
alanların havalandırılmasına özen gösterilmelidir.
-Bulaşmanın nasıl azaltılabileceği (aşılanma, el hijyeni,
öksürürken veya hapşırırken ağız ve burnu kapatma, hastayken evde kalma ve
kapalı alanları havalandırma) ve ağır hastalığın etkileri konusunda halka
yönelik net mesajlar içeren kamu spotları oluşturulmalıdır.
-Risk değerlendirmesi ve uygun yanıt stratejilerinin
belirlenmesi için zamanında yapılan İnfluenza virüsü dizilemesi ve aşı
etkinliği izlemesi de dahil olmak üzere sürveyans (izlem) çalışmaları
güçlendirilmelidir.