Sağlık Bilimleri Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Merkezinde Prof. Dr. Gülçin Alp Avcı, Prof. Dr. Ümit Savaşçı ve Prof. Dr. Emre Avcı, bireylerin mikrobiyota analizine uygun yerli ve milli kişiye özel probiyotik geliştirdi. Prof. Dr. Gülçin Alp Avcı, "Kişiye özgü sağlıklı bir flora oluşturarak, daha dengeli, sağlıklı ve kaliteli yaşamı sağlamayı amaçlıyoruz” dedi.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Teknoloji Geliştirme
Merkezi'nde 2022'den bu yana çalışan Prof. Dr. Gülçin Alp Avcı, Prof. Dr. Ümit
Savaşçı ve Prof. Dr. Emre Avcı, uzun yıllardır insan mikrobiyotası üzerine
yürüttükleri bilimsel araştırmaları klinik düzeye taşıdı. Yaklaşık 10 yıldır
probiyotik mikroorganizmalar üzerine çalışan ekip, mikrobiyota analiziyle
hastalıklar arasındaki ilişkileri hem akademik hem de klinik düzeyde
inceledi.
Araştırma ekibi, kendi izole ettikleri ve bilimsel olarak
tescillenmiş literatürlerde yayınlanmış mikroorganizmaları ve onların
ürünlerini (postbiyotikleri) kullandıkları merkezde, her kişinin genetik
yapısı, yaşam tarzı, stres düzeyi ve çevresel faktörlerini dikkate alarak,
kişiye özel probiyotik ürünler geliştirmeye başladı.
"Çok Bilinçli
Olmak Gerekiyor"
Tıbbi Mikrobiyoloji ve Biyoteknoloji Uzmanı Prof. Dr. Gülçin
Alp Avcı, probiyotiğin halk arasında kullanımının oldukça fazla olduğunu,
özellikle Covid-19 ve sonrasında ciddi bir takviye kullanımına maruz
kalındığını söyledi. Probiyotik kullanımında dikkatli olunması gerektiğini
belirten Prof. Dr. Avcı, "Vücudumuzun ihtiyacı olduğunda bir hekime
başvurup çeşitli tahliller yapıp, ne eksikse onun önerilmesi söz konusuysa
probiyotiklerde de bu şekilde olmalıdır. Sadece bağırsak sağlığına değil,
nörolojik olarak da beynimizden, saçımızdan, cildimizden bütün vücut
metabolizmamıza etki eden ürünler kullanıyoruz. Bunun için çok bilinçli olmak
gerekiyor" dedi.
Tüm dünyada kişiye özel tedaviler, destekler ve hedefe
yönelik hizmetlere odaklanıldığını ifade eden Prof. Dr. Gülçin Alp Avcı,
"Bu çok doğru bir yaklaşım. Çünkü hepimiz birbirimizden farklıyız.
Herkesin florası farklı; parmak izi gibi düşünebiliriz. Bağırsak florası ya da
vücudumuzdaki o mikrobiyota dediğimiz oluşum aslında anne karnında başlayan bir
oluşumdur. Annenin sağlığı, annenin florası ve doğduktan sonra beslenme şekli,
yaşam koşulları, stres faktörü, riskler dolayısıyla bunların hepsi vücutta bir
stres yaratıyor. Bir müddet sonra çok fazla hastalanıyoruz, çok fazla ilaç
kullanıyoruz, antibiyotikler devreye giriyor ve flora bozuluyor. İlk başta
kurgulanan sağlıklı olduğunu düşündüğümüz florayı yaşamsal koşullar nedeniyle
tamamen bozmuş oluyoruz. Devreye giren en önemli şey, bu floranın kişiye özel
olarak düzenlenmesi. Her yediğimiz gıda herkeste alerjik reaksiyon
geliştirmiyor. Dolayısıyla vücudun verdiği tepkiler de çok önemli. Bu nedenle
probiyotiklerin de kişiye özel olması gerektiğine inanıyoruz" diye
konuştu.
"Sağlıklı Yaşamayı
Sağlamaya Çalışıyoruz"
Prof. Dr. Avcı, mikrobiyota analizinin çok önemli olduğunu
söyleyerek, "Florada yer alan mikroorganizmaların canlı ve belli bir
sayının üzerinde olması bizim ana prensibimiz. Ana hedef noktamız burası.
Vücudumuza probiyotik olarak düşündüğümüz mikroflora sayısı canlılık durumu
nedir? Burası çok önemli. Herkeste farklı mikroorganizma topluluğu olabiliyor.
Her birimizde farklı bir mikroflora olduğu için karşılaştığımız riskler ve
vücudun gösterdiği tepkiler, gelişen hastalıklar, endikasyonlar bu nedenle
değişmektedir. Bu kadar çeşitlilik söz konusuyken mikrofloranın mutlaka kişiye
özgü olarak planlanması gerekir. Herhangi biri gidip rafta ‘bu probiyotik
takviyeyi kullandığım zaman sağlığıma fayda sağlayacak bir ürün’ diyerek almak
çok doğru bir davranış değil. Her probiyotik herkese olmamalı. Mutlaka kişiye özel
olarak seçmeliyiz. Bu çalışmalar sonucunda kendimize ait yerli ve milli bir
kültür koleksiyonu oluşturuyoruz. Bu şekilde uzun yıllardır mikroorganizma
topluyoruz. Bu mikroorganizmaların tamamı da akademik çalışmalar ve projelerle
elde ettiğimiz mikroorganizmalardır. 10 yıldır teknoloji merkezlerinin
desteğiyle bir oluşumun içerisine girdik. Kendimize ait bir firma oluşturarak,
kişiye özel probiyotik oluşturma kurgusunu ortaya çıkardık. Hem akademik
anlamda çalışmalarımıza devam ediyoruz hem çalışmalarımızı ürünlere
dönüştürüyoruz. Baktığımız zaman gıda takviyesi her yerde kullanılabilen,
ulaşılması kolay olan bir ürün. Bizim için önemli olan kişiye özel olmasıdır.
Sağlıklı bir flora oluşturarak, daha dengeli, sağlıklı ve kaliteli yaşamı
sağlamayı amaçlıyoruz" diye konuştu.
"Tamamen Yapılandırmış
Oluyoruz"
Prof. Dr. Ümit Savaşçı, bu konuda halkın bilinçlenmesi
gerektiğini söyleyerek, "Tamamen spesifik, kişiye özel canlı bağırsak
florası ne ise onu ortaya koymuş oluyoruz. Kişiden gaita örneği alıyoruz ve sonrası
15-20 gün süren analiz süreci takip ediyor. 6 aylık bir kür hazırlıyoruz. Bunun
neticesinde de kişide hangi mikroorganizmalar eksikse hazırlanan probiyotik
takviyesi ile tamamlamış oluyoruz. Biraz sabırlı olmamız lazım. Bunun için de
birçok çeşitli ürün geliştirdik. Hem fermente ürün yoğurt şeklinde; kişi 6 ay
günde 3 tatlı kaşığı yoğurt yiyor. Ya da kapsül şeklinde tüketiyor.
Çocuklarımız hem kapsül hem de şase kullanabiliyor. Bebekler de kullanabiliyor.
Doğuştan immün yetmezliği olan bebekler de kullanabiliyor. 6 ayın sonunda kişi
yeni doğan bağırsak florasına sahip oluyor. Kişinin hayatında ciddi bir
değişiklik olmadığı sürece bağırsak florası bozulmuyor. Tamamen yapılandırmış
oluyoruz" dedi.