Her yıl benzer bir tabloyla karşılaşıyoruz. Ocak ayı geldiğinde birçok kurum, dernek, vakıf ya da yerel yönetim, ihtiyaçlarını, projelerini ve taleplerini kamuya sunmaya başlıyor. Yetkili kapılar çalınıyor, dosyalar sunuluyor, destek talep ediliyor. Fakat çoğu zaman şu yanıtla karşılaşılıyor: “Bütçede yer yok.” Bu cevabı duyanlar ya taleplerinden vazgeçiyor ya da konuyu çözebilmek için siyasi bağlantılar aramaya başlıyor. Oysa sorun taleplerin içeriğinde değil, zamanlamasında.
Çünkü kamu bütçesi yılın başında sadece onaylanır. Esas belirleyici dönem, bir önceki yılın Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarıdır. Bütçeye girmek isteyen kurumların, bu yaz aylarında hazırlıklarını tamamlamaları ve taleplerini ilgili kamu idarelerine iletmeleri gerekir. Ancak ne yazık ki çoğu zaman bu dönem atlanıyor; talepler, bütçe planlaması ve onayı tamamlandıktan sonra dile getiriliyor. Oysa bütçe dediğimiz şey sadece rakamlardan oluşmuyor; ihtiyaçların önceden planlandığı, değerlendirildiği ve yasal zemine oturtulduğu bir süreçtir. Bu sürece zamanında katılmayanların yıl içerisinde talepte bulunması sonuç vermez. Bütçede yer alabilmek için ihtiyacın zamanında belirlenmesi, maliyet hesabının yapılması ve ilgili kurumun gelecek yıl bütçe ve planlamasına girmesinin sağlanması gerekir.
Bu noktada özellikle kamudan yatırım veya destek bekleyen kurumların ve kamuya mal ve hizmet sunan özel sektör temsilcilerinin şunu iyi bilmesi gerekir: Devletin kaynak planlaması yıllık değil, çok yıllı perspektifle yapılır. Bugün kamuya ürün veya hizmet sunmak isteyen bir firma, önümüzdeki yılın bütçesine girebilmek istiyorsa hazırlığını bu yılın Haziran ayı sonuna kadar tamamlamalıdır. Ardından Temmuz ve Ağustos aylarında ilgili kamu kurumlarıyla görüşmeler yapılmalı, Eylül ayı bitmeden talepler somut ve gerekçeli biçimde sunulmalıdır.
Özellikle
sağlık sektörü gibi devletin doğrudan geri ödeme sistemine müdahil olduğu
alanlarda; fiyatlandırmalar, hizmet bedelleri ve girdi maliyetleri gibi
başlıklarda devletle iş yapan tarafların bu bütçe dönemlerine uygun veriler
sunmaları gerekir. Enflasyon, kur etkisi, yurt dışı kaynaklı maliyet artışları
ya da temel girdi fiyatlarındaki değişimler gibi parametreler, Temmuz–Eylül
döneminde ilgili bakanlıklara iletilmelidir. Bu veriler alt birimlerden ve
tedarikçilerden toplanır; ilgili bakanlıklar nezdinde değerlendirilir,
gerekirse revize edilir ve nihayetinde bütçe teklifine yansıtılır.
Eğer bu dönemde sahadan bilgi gelmezse, devletin ilgili kalemlerde fiyat güncellemesi yapması da mümkün olmaz. Sonrasında ise özel sektör zarar eder, hizmet kalitesi düşer ve kamuyla uzun vadeli iş yapma isteği zayıflar. Bunun önüne geçmek için kamuya mal veya hizmet sunan herkesin hem kendi sürdürülebilirliği hem de kamunun etkin kaynak kullanımı açısından zamanında ve nitelikli veriyle sürece dahil olması gerekir. Bu bir ticari sorumluluk olduğu kadar, kamusal bir görevdir.
Yıl ortasında yapılan taleplerin çoğu artık teknik olarak değerlendirilemeyecek duruma gelir. Çünkü bütçe onaylanmış, dağılım yapılmış, programlar netleşmiştir. Bu noktadan sonra ancak siyasi bir güç devreye girerse sonuç alınabilir. O da bir başka yere yapılacak yatırımın kaydırılması demektir; yani başkasının emeğine, güçlü siyasi irade aracılığı ile o bütçede el koymak anlamına gelir. Ancak bu, istisnai bir durumdur ve adil değildir. Kamu kaynaklarının planlı ve hakkaniyetli bir şekilde kullanılabilmesi için herkesin sürece zamanında katılması gerekir.
Bugün kamu yönetiminin en büyük sorunlarından biri, bu zamanlama bilincinin zayıf olmasıdır. Bütçeye girmek isteyen herkesin şunu bilmesi gerekir: Kapıyı bütçe onayından sonra çalmanın ne çözüme ne de sonuca doğrudan veya dolaylı bir etkisi yoktur. Yılın başında dile getirilen her talep, sistem dışı bir çözüme, yani torpile, siyasi baskıya ya da kayırmacılığa muhtaç hale gelir. Bu da toplumda adalet duygusunu zedeler, kaynakların verimli kullanımını engeller.
Sonuç olarak bütçe bir plan işidir. Plan ise zamanında yapılır. Kamu bütçelerine girmek isteyen her kurum, her topluluk ve her kişi, bu zamanlamayı doğru yakaladığında, taleplerinin karşılık bulma ihtimali gerçek anlamda artacaktır. Bu yalnızca kurumlar için değil, toplumun bütününün fayda sağlayabilmesi için gereklidir.
Sağlıklı günler dilerim…