Binlerce Yıldır Doktorları Şaşırtan Semptom: Yüksek Ateşi Her Zaman Tedavi Etmek Gerekir Mi?



Ateş, vücudun enfeksiyonlara karşı binlerce yıldır geliştirdiği doğal bir savunma mekanizması olsa da kontrolsüz yükseldiğinde hayati risk oluşturabiliyor. Uzmanlara göre hafif ateş vücudu koruyabilirken, yüksek ve uzun süren ateş mutlaka tıbbi müdahale gerektiriyor.

Saat sabahın 3'ü ve uyuyamıyorsunuz. Terleme ve titreme, vücudunuzda bir şeylerin yolunda olmadığını gösteriyor.

Alnınız sıcak, titriyorsunuz ve omurganızdan aşağıya doğru bir ürperme geliyor. Kendinizi çaresiz ve bitkin hissediyorsunuz, kafanız da karışık. "Sadece ateş" diye avunmaya çalışıyorsunuz.

Ateş, 600 milyon yıldan fazladır var olan evrimsel bir özellik ve virüs, bakteri ve mantarların neden olduğu birçok enfeksiyona eşlik ediyor. Örneğin, çoğumuz grip sırasında ateşleniyoruz.

Ateş, insanlık tarihi boyunca ciddi ve genellikle ölümcül hastalıkların belirtisi oldu ve birçok hastalığın adına da eşlik ediyor: deng humması, sarı humma, Lassa humması vb.

Buna rağmen, vücudumuzun nasıl ateşlendiği ancak 20. yüzyılda tam olarak anlaşılabildi.

Peki, neden ateşleniriz, ne zaman tedavi etmek gerekir ve ateş hangi noktada yararlı bir rahatsızlıktan ciddi bir soruna dönüşür?

Oxford Üniversitesi'nde beşeri bilimler ve sağlık bilimleri araştırmacısı ve tıp tarihçisi Sally Frampton, atalarımızın ateşin tehlikesinin farkında olduklarını ve vücudun nasıl çalıştığına dair ilginç fikirler geliştirdiklerini söylüyor.

"Bugün, 'Ateşin varsa başka bir sorun var' deriz. Ama erken modern dünyada ve 19. yüzyıla kadar birçok insanda, ateşin hastalık olduğu düşüncesi hakimdi."

Eski Yunanlılar ateşi açlık ve kan alma gibi yöntemlerle tedavi ediyorlardı ve bu yöntemler 19. yüzyıla kadar ateşi düşürmek için kullanıldı.

Frampton, ateş hakkındaki anlayışımızda büyük bir değişimin, mikrop teorisinin ortaya çıkmasıyla gerçekleştiğini söylüyor. Enfeksiyonlar hakkında daha fazla bilgi edindiğimizde ateş bir hastalık değil, bir semptom olarak görülmeye başlandı.

Artık ateşin, vücudumuzun enfeksiyona karşı doğal tepkisinin bir parçası olduğunu biliyoruz. Ateşin yerleşmesiyle başlayan titreme ve ardından gelen terleme, vücudumuzun saldırı alarmı ve savunma sistemidir.

Ateş, patojenlerin ve diğer düşman unsurların vücudumuzu ele geçirdiğini ve bizim de buna karşı mücadele ettiğimizi gösterir. Hoş olmasa da, bu istilacılardan kurtulmamıza yardımcı olur. Ancak kontrol edilmezse ateş zararlı hale gelebilir.

Ateş nedir?

Ateş genellikle 38 °C santigrat derece (100 °F) üzerindeki vücut ısısı ile karakterize edilir.

Vücudumuzun enfeksiyonlara verdiği tepki olarak ortaya çıkabilir, ancak otoimmün hastalıklar, iltihaplı hastalıklar veya aşı sonrası da tetiklenebilir.

Vücudumuz, mantar veya bakteri enfeksiyonları gibi virüs veya patojenik mikroorganizmaların tehdidine karşı tepki verirken, iç sıcaklığımız yükselir.

Bu, bağışıklık tepkimizde önemli bir mekanizmadır, çünkü vücudumuzu zararlı patojenler için daha az konforlu hale getirir – bu yüksek sıcaklıklarda vücudumuzda çoğalmak veya gelişmek için mücadele ederler.

İngiltere'deki Queen Mary Üniversitesi'nde immünofarmakoloji profesörü ve iltihaplanma uzmanı olan Mauro Perretti, "Vücut, virüs veya bakteri gibi garip bir şey algıladığında bu tehlikeye daha etkili bir şekilde yanıt verebilmek için sıcaklığı biraz artırır" diyor. "Hücreler daha iyi çalışır, enzimler daha iyi çalışır. Bu, elbette geçici bir sıfırlamadır."

Vücudumuzda, çok soğuk, ideal ve çok sıcak arasında küçük aralıklar vardır. Vücut ısımız 35 °C'nin altına düştüğünde (hipotermi olarak bilinir) titreme, konuşma güçlüğü ve yavaş nefes alma tetiklenir.

Ölçeğin diğer ucunda, vücut ısısının normal aralığın üzerine uzun süre çıkması (hipertermi), özellikle 40 °C'nin üzerine çıkması, merkezi sinir sistemi dahil olmak üzere iç sistemlerimiz için tehlikeli ve zararlı olabilir ve halüsinasyonlara, ateşli nöbetlere, hatta ölüme yol açabilir.

Ateşin Faydası

Ateş, iç termostatımızın (ayar noktası) düzenli bir şekilde yükselmesini içerirken, hipertermi sırasında vücut ısısı, termoregülasyon kontrolünün dışında kontrolsüz bir şekilde yükselir.

Vücuda yönelik algılanan tehdit ortadan kalkarsa ateş düşer. Ateşin sona ermesi, vücudun kendi başına veya bakteriyel enfeksiyonlar için antibiyotikler gibi modern tıbbın desteğiyle enfeksiyonla başarılı bir şekilde mücadele etmesiyle gerçekleşir.

Ateşin faydası, kısa süreli olmasından kaynaklanır, çünkü vücudumuzdaki birçok sistemin optimal düzeyde çalışması için 37 °C civarındaki ideal sıcaklığa geri dönmesi gerekir.

Ateş, vücudumuzun yaralanma veya enfeksiyon gibi zararlı etkilere karşı verdiği doğal tepki olan iltihaplanmanın da temel unsurlarından biridir.

Ateş, ağrı, kızarıklık, ödem (şişlikle karakterize sıvı birikimi) ve normal fonksiyon kaybı ile birlikte, vücudunuz bu tehditlere tepki verdiğinde etkilenen vücut bölümlerinde ve sistemlerinde ortaya çıkar.

Perretti, bu reaksiyonların bir araya gelmesiyle vücudumuzun bulaşıcı veya bulaşıcı olmayan risklere karşı hızlı bir şekilde tepki verdiğini söylüyor.

Küçük çocuklar, genellikle viral veya bakteriyel enfeksiyonlarla bağlantılı olarak, yetişkinlerle aynı nedenlerle ateşlenir.

Ancak, iç termostatlarını ayarlamaları daha uzun sürdüğü için ateşe daha duyarlıdırlar.

Ayrıca, çocuklarda vücut ısısını düzenleyen hormonları üreten beyin bölgesi olan hipotalamus, ateşe neden olan ve sıcaklık artışına yol açan bağışıklık tepkisini tetikleyen pirojenlere tepki vermeye henüz tam alışmamıştır.

Pirojenler, vücut ısımızı virüslerin ve bakterilerin çoğalması ve hayatta kalması zor olan bir seviyeye yükseltmek için hipotalamusla (vücut ısımızı düzenleyen beyin bölgesi) iletişim kurar.

Ancak bu mikroplar, ateşli dönemlerde yüksek sıcaklıklara uyum sağlamaya eğilimli değildir, çünkü bu uzun vadede onlar için yararlı değildir – sağlıklı, daha soğuk organizmaları enfekte etme konusunda daha az verimli hale gelirler.

Mikrop Teorisi

1861 yılında Louis Pasteur tarafından ilk kez yayınlanan mikrop teorisi, vücudumuza giren mikroorganizmaların hastalıkların nedeni olduğunu ortaya koydu. Fransız bilim adamı, mikrobik enfeksiyonları temizlik yoluyla önleyebileceğimiz bir şey olarak anlamamıza öncülük etti.

1875 yılında Paris'teki bir hastanede "doğum ateşi" (günümüzde postpartum enfeksiyon olarak bilinir) nedeniyle doğum sırasında anne ölümlerinde artış yaşandıktan sonra Pasteur, enfeksiyonun doktorlar ve hastane görevlileri tarafından yayıldığını öne sürdü. Sağlık görevlilerine ellerini yıkamalarını ve aletlerini ısı ile sterilize etmelerini söyledi.

Binlerce Yıllık Fayda

Yüzyıllar boyunca ateşten kurtulmaya çalışan bilim insanları, artık birçok durumda ateşin faydalarının zararlarından daha ağır bastığını anladılar.

Bir kişi ateşlendiğinde, sıcaklıktaki artış beyaz kan hücreleri gibi bağışıklık hücrelerini destekleyerek, patojenlerin tehdidine daha hızlı tepki vermelerine yardımcı olur.

Perretti, ateşin vücudun iltihaplanma tepkisinin bir parçası olan biyokimyasal ve hücresel reaksiyonlara da fayda sağladığını söylüyor.

Ateşle vücut sıcaklığı, bakteriler gibi patojenlerin gelişmeye eğilimli olduğu sıcaklığın üzerine çıkar.

Ateş bir uyarı sistemi olarak da işlev görür ve içimizdeki gözetim ekibini harekete geçirir: sinir yollarımız ve fizyolojik sistemlerimiz birbirleriyle iletişim kurarak korunmak için en iyi eylem planını oluşturur.

Perretti, ateş sırasında davranışlarımızdaki değişikliklerin de vücudumuzun bağışıklık tepkisini güçlendirmeye yardımcı olduğunu söylüyor.

Kanımızdaki demir ve çinko seviyelerinin düşmesi, iştah azalması ve genel halsizlik gibi vücudumuzun enfeksiyonla mücadele etmesinin diğer yönleriyle birlikte, bu durum bizi dinlenmeye ve iyileşmeye odaklanmaya zorlar.

Balıklar ve sürüngenler gibi çok çeşitli hayvanlar da enfeksiyon sırasında hayatta kalma şanslarını artırmak için vücut sıcaklıklarını yükseltir (soğukkanlı hayvanlar bunu fiziksel olarak çevrelerini daha sıcak iklimlere değiştirerek yapar: balıklar daha sıcak sulara yüzer ve kertenkeleler güneşte güneşlenir).

Ateşin, insanlar da dahil olmak üzere organizmalarda enfeksiyondan kurtulma şansını artırdığı bulunmuştur.

Aşırı Ateş

Vücudumuz ateş, şişlik veya kızarıklık gibi iltihaplanma tepkisi gösteremediğinde, vücudu enfeksiyonlardan yeterince koruyamayız.

Yine de, hem iltihaplanma hem de ateş durumunda, "birazı iyi, fazlası kötüdür" diyor Perretti.

Çünkü ateş kesinlikle tehlikeli de olabilir. Vücudumuz bizi serinletmek için ter üretimini artırdığından, sürekli yüksek ateş dehidrasyona (vücutta su kaybına) yol açabilir.

Vücut ısımız çok yükselir ve 40 °C'nin üzerinde çok uzun süre kalırsa, hayati sistemlerimiz düzgün çalışmayı durdurur. 2024 yılında fareler üzerinde yapılan bir araştırma, aşırı ısının DNA hasarına yol açabileceğini ortaya koydu.

Bir başka endişe kaynağı da özellikle küçük çocukları etkileyen ateşli nöbetlerdir. Bunlar, genellikle bir enfeksiyonla mücadele ederken vücut ısısının hızlı bir şekilde yükselmesine vücudun verdiği tepkidir.

Kesin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Çoğu ateşli nöbetin size zarar vermesi veya uzun vadeli etkileri olması olası değildir ama yine de bir doktor tarafından muayene önemlidir.

Ancak, menenjit, zatürre veya sepsis gibi zararlı durumların uyarı işareti olan sürekli yüksek ateş göz ardı edildiğinde ciddi komplikasyonlar ortaya çıkar.

Bu nedenle, mikrobik enfeksiyonları doğru tedavi yöntemiyle tedavi etmek, bağışıklık sistemimizin savaşacağı yabancı cisimleri ortadan kaldırdığı için, pirojen üretme ve vücudun termostatını ayarlama ihtiyacını ortadan kaldırır.

Ateş, vücudun enfeksiyonla savaşmak ve bizi korumak için kullandığı güçlü, ancak bazen ölümcül bir araçtır.

Örneğin hiperpireksi olarak bilinen kontrolsüz aşırı yüksek ateş, beyin fonksiyon bozukluğuna ve hatta organ yetmezliğine yol açabilir ve her ikisi de ölümcül olabilir.

Ateşi Tedavi Etmek?

Peki, ateşin genellikle vücudumuzun enfeksiyonla savaşmasına yardımcı olduğunu düşünürsek, ateşten kurtulmaya çalıştığımızda ne olur?

Elbette potansiyel dezavantajları da vardır. Covid-19 pandemisi döneminde, 2021'de yapılan bir araştırmaya şöyle deniyor:

"Ateşi engellemek zararlı olabilir, çünkü ateş, diğer hastalık belirtileriyle birlikte enfeksiyona karşı bir savunma mekanizması olarak gelişmiştir."

Ateşin etkilerini bastırmak için ilaç kullanmak, nüfus düzeyinde de olumsuz etkilere neden olabilir. Örneğin, 2014 yılında yapılan bir araştırma, grip kaynaklı ateşi bastırmanın bulaşma oranlarının artmasına neden olabileceğini ortaya koydu.

Bunun nedeni, enfekte olan kişilerin ateşli semptomlarını tedavi ettiklerinde, dinlenmeye ihtiyaç duydukları durumlara kıyasla, işlerinden sosyal yaşamlarına kadar günlük aktivitelerine daha çabuk dönerek hastalığı daha fazla yaymalarıdır.

Perretti, hafif ateş durumunda bazen ateşin işini yapmasına izin vermenin daha iyi olduğunu söylüyor.

Teorik olarak, vücuda gerekli iltihaplanma tepkisini gerçekleştirmesi için 24 ila 48 saat süre tanınabilir. Ancak, bazı durumlarda bunun yine de tehlikeli olabileceği konusunda uyarıyor ve her zaman doktorunuza danışmanız gerektiğini, çünkü doktorunuzun sizin durumunuza en uygun tedavi yöntemini belirleyebileceğini söylüyor.

Bilim insanları, ateşi ne zaman tedavi etmek ve ne zaman kendi haline bırakmak gerektiğini hâlâ araştırıyorlar.

Ancak bir dahaki sefere ateşiniz çıktığında, ter vücudunuzdan damlarken ve titreme başlarken, bağışıklık sisteminizin sizi daha fazla zarardan korumak için gösterdiği çabaya hayranlık duyun. Bu sistem binlerce yıldır gelişiyor.

Kaynak: BBC News Türkçe